19.06.2011

Bu tarihi bir kenara yazın!!!

Bugün Sade DUŞ ALMADAN evet doğru okudunuz DUŞ ALMADAN evden çıktı... Evet...

5.01.2011

Asıl bunu istiyorsun




Takipçilerin de beğensin diye gidip resim seçmişin ama adamın asıl haline hiiiiç benzemeyeni bulmuşun... Dostlar, budur gerçek hali... Yemeyin bu numaraları...

;)

14.12.2010

Chatroullette

Eveeeeet! Aylardır Sade'nin Rezillikleri'nin beklediği bomba haber sonunda elimize geçti... Evet efendim, biliyorum Sade'nin neden banlandığını... Ve aslında çok tahmin edilebilirmiş... Ne var ki ben chatroullette denen şeyin ne olduğunu bilmediğimden mütevellit tahmin yürütememişim... Neyse neden mi Sadeceğiz kovulmuş? Söylemeyeceğim ki... Ama biliyorum yani... Bana söyledi... Çok komik nasıl da söyleyesim var... Amaaaan yakında gazete manşetlerinden okursunuz ne de olsa... Ben susayım...

Sap ne ya? Sade işte...

Çalışan (fakat bu aralar tek işe düşen), işini seven (devam ettiği işi seven), İzmirli (evet), solak (o da doğru), kedi delisi (psikopatı), boğa burcu (marifetmiş gibi yazmış bir de!), geç yatan (hep yatan ama geç uyuyan), geç kalkan (al bir marifet daha), erken kalkmaktan nefret eden (biz bayılıyoruz), yüzmeyi seven (seven ama yüzmeyen), her gün duş alan (bazen günde 3 kere), ritüelleri olan (yes), temizlik ve düzen seven (ama düzenle saatlerce uğraşınca temizliğe vakit ve enerji bulamayan), obsesif (estağfurullah), sevişen (püüüüüü), seven (ooff), kaçan (kimden?), tek taraflı seven (tek taraflı sevilen?), İstanbul'da yaşayan (tamam), Kadıköylü (eskiden Moda derdi), eğlenen (söz mü?), eğlendiren (evet eğlendiriliyorum), güzel gülen (kahkahası güzel), yüksek sesle konuşan (efendim?), küsen (bak bunu görmedim işte!), nemrutluk yapan (nepnemrut), öfkelenen (kendi kendine), nefret eden (bir sürü şeyden/kişiden), üzülen (normali bu), insülin direnci olan (glukofajjjj), araba kullanamayan (denemedi kiiii, denemedi kiii), motorsiklet seven (uzaktan), dövmeleri olan (1+1+13 tane), piercing takan (iltihaplanır bunun piercingi), saçını boyayan (başarılı), arkadaş (yes), dost (yes), dinleyen (yes), anasının kızı (guguş), Kedi'nin annesi (guguş), şişman (pehh), kırmızı ve siyah seven (artık başka renklere de göz kırpan), kardeşi olmayan (pislik!), dokunan (daha az dokunsa şahane olur), güzel sesli (eğitimsiz), icetea limon seven (o da seni seviyor), chesterfield sigara içen (bir alüminyum doğramacılar bir de Sade içiyor artık zaten), zippo kullanan (her zaman değil!), muz seven (potasyum fazlan var, kendine gel!), yemek seçen (ya bu ifade hafif olmuş... başka bir şey Sade'nin yaptığı... Hmmm seçmek değil, böyle samanlıkta iğne aramak kadar bir elemekten söz ediyorum...), sinemaya gitmeyi ve film izlemeyi seven (tekken de çiftken de), tırnak etlerini yiyen (pis), küfürlü ve açık seçik konuşan (pis 2, benim de hanımefendi ağzımı bozdu), kendini çirkin bulan (ne zaman aşarız bunu da bilmiyorum), kategorize ederek yaşayan (beni kategorize etme), dart oynayan (pardon, pardooon? anlamadım???), Dizimax izleyen (HD), zombi fobisi olan (ilk gerçek zombi atağında arkadaşları uğruna kendini feda edecek. dolayısıyla bu aralar yakın dövüş teknikleri çalışıyor), balık sevmeyen (hamsiye söyleyeceğim), alkolle arası iyi olmayan (vallahi de öyle, billahi de öyle), evini seven (ben de seviyorum), tek başına yaşayan (boşanmış), ailesini seven (onlar da seni be!), kendine bazen güvenen bazen güvenmeyen (bir de dengesini bulaydık), çoğunlukla gülümseyen (yuuuuuh!)..

9.12.2010

Elma dersem çık, armut dersem KAÇ!!!

Sade güncesini pek sever. Pıtı pıtı yazar durur. Bazen bir şey yaşarız "aaa ben bunu yazayım" der, gözünün içi parlar. Bazen bana yeni yazı yazdığını söyler. Bazen söylemez. Bazen "yorum yazsana" der, bazen hiiiç elleşmez. Bazen "okudun mu" diye sorar, bazen ben okuduğumu söylerim. Şimdi böyle zorlantısız, kendiliğinden bir blog iletişimimiz var, tamam mı... Fakat bu kadın bana dün "yeni yazdım, oku tamam mı, oku" diye telefon etti. Yani onun için aramadı da, onu da söyledi. Israrcıydı "iki yazı yazdım, birinin adı elma, öbürününkü armut, oku" E tamam okuyalım. Ben de sandım, birlikteyken "aaa ben bunu yazayım" dediği şeylerden birini yazdı. Anam bir okudum, ne alaka! Yok dokunmak istermiş, yok ilk öpücükmüş, yok heyecanmış, yok hevesmiş... Benimle doğrudan bir alakası olmadığına göre, herhalde "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" hesabı bana mesaj veriyor... Sanırım Sade'nin bende gözü var... Tamam Sade, öpüş-dokunuşlu, tam öpüşecekken kaçmalı, bakışmalı, kakışmalı ilişki vaat ediyorum sana! Hadi hayırlı olsun!

25.11.2010

Sade'yle Yan Yana

Şimdi Sade solumda meşhur televizyon koltuğunda ve hatta blogunda kullandığı resimdeki gibi ayacıkları birbirinin üzerinde (fakat patikleri yok, çıplak ayak) oturmakta... Kucağında bilgisayarı, Telekinesis'in Nutella çizimlerini anlamaya çalışıyor. Saf! Sen o kadar iddialı yazılar yaz, evinden Nutella'yı eksik etme, çizimlerin ne anlama geldiğini çözeme!! Böyle bir varlık işte bu... Biraz ara vereceğim, zira Nutella dolaptaymış, çizimleri ve ötesini fiziksel aktivite dahilinde göstereyim kendisine diyorum... Çok duygusal bir yazı oldu biliyorum, çok duygusal... Severim duygusallığı... Yaşasın duygusallık, yaşasın duygusal olan... Duygusal... Ohh!.. İzninizle...

9.11.2010

Böyle Olmaz Bu İşler...

Bugün canım çok sıkkın... Ne yazsam Sade'den ya bir yorum ya da cevap hakkı geldi... Oysa benim tek derdim içimi dökmek ve Josephin koltuğumda (ki o bence Kleopatra) uzanıp battaniyeme sarılıp film izlemekti... Pencereden bakıp gözlerimi uzak ufuklara dikmek ve görmediğim yerler, tanımadığım insanlar, yürümediğim sokaklar, yemediğim boklar (!) amaaan yemekler, tatmadığım duygular hakkında hayallenmekti planım.......................................................... Blog yazarı mı yaptın beni beaaa!!!

Oldu mu Sade!!! Ne bu ya, buralarda soruları ben sorarım! Deşifreleri ben yaparım! Yok arkadaşım senin cevap hakkın! Cevap verene kadar biçare ulusumu yanıltmamaya odaklansana! Edepsizlik diz boyu!!! Beni de kıvama getirdin, aylardır tek sözcük yazmadığım yere cümleler kustum... Yeter! MSN'e çevirmeyelim lütfen...

Hihohaa hem yoğunum, hem yazarım... ahahahaha